Haberler

19 Ekim 2015

Ortak Kültür Mirasımızın Koruyucusu TİKA

TİKA Başkanı  Dr. Serdar ÇAM’ın SGK Vizyon Dergisi'nden Mehtap Altınok'a verdiği özel röportaj

1-Başta yakın coğrafya olmak üzere Afrika'dan Asya'ya, Amerika'dan Sibirya'ya kadar birçok yerde kalkınma yardımları yapan son derece önemli bir kuruluşun Başkanısınız. Röportajımıza TİKA ne zaman kuruldu,  kuruluş amacı nedir, bunları anlatarak başlayabilir miyiz?

       TİKA, 20. yüzyılın son çeyreğinde, 1992 yılında küresel ölçekte siyasi ve ekonomik dönüşümlerin yaşandığı bir dönemde, merhum Cumhurbaşkanımız Turgut ÖZAL’ın talimatı ile Türkiye’nin resmi teknik yardım kuruluşu olarak kurulmuştur. Tabi TİKA’nın kurulduğu yıllar, Türkiye’de zor ve sıkıntılı birçok olayın yaşandığı bir dönem iken, dünyanın ise adeta kabuk değiştirdiği sancılı bir süreç olmuştur. TİKA bu anlamda kurulduğu yıllar göz önüne alındığında öncelikle SSCB’nin dağılması ile Orta Asya’da bağımsızlıklarını kazanan Türki Cumhuriyetlerin devletleşme süreçlerine ve kalkınmalarına destek olmak amacıyla çalışmalar yürütmüştür. Fakat TİKA’nın faaliyet alanı bununla sınırlı kalmamıştır. Özellikle 2002 yılından sonra dünyadaki büyük değişimi daha doğru okuyan, bölgesel ve küresel sorunlara hızlı ve etkin bir biçimde çözüm üretmeyi hedefleyen bir Türkiye’nin izlemiş olduğu aktif dış politikaya bağlı olarak TİKA da faaliyet sahasını genişletmiştir. Tabi burada ülkemizin tarihi, coğrafi ve kültürel derinliği ve birikimi büyük bir avantaj olmuştur.

            Bizler TİKA ailesi olarak kısaca; medeniyetimizin ahlaki ve insani değerlerini bir ilke olarak benimseyip, modern metotlarla ve hiçbir gizli ajandalar oluşturmadan, başta komşularımız ve yakın coğrafyamız olmak üzere dünyanın en ücra noktasına Yeni Türkiye’nin birikimini ulaştırmak ve dışlayıcı değil aksine kapsayıcı bir yaklaşımı benimseyerek, “birlikte kalkınma” hedefini gerçekleştirmek amacıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz.

2– Kaç ülkede ofisiniz bulunuyor, TİKA projelerini oluşturulurken bir ülkenin neye ihtiyacı olduğunu nasıl belirliyor,  hangi ihtiyaçlara cevap vermek üzere projeler gerçekleştiriyorsunuz?

Bugün TİKA; 5 kıtada, 50 Program Koordinasyon Ofisi ile 140 ülkeyi kapsayan yeni organizasyonuyla Orta Asya ve Balkanlar’dan Afrika, Latin Amerika ve Pasifik Adalarına kadar uzanan geniş coğrafyaya damgasını vurmuş küresel bir teşkilat hüviyetindedir.

Projelerimizi planlarken ülkelerin ihtiyaçları ve önceliklerinin esas alıyoruz  

Bu kadar geniş bir faaliyet alanı içerisinde projelerimizi üretirken çok açık, şeffaf bir yol izliyoruz. Öncelikle şunu bir kez daha burada belirtmekte fayda görüyorum. TİKA hiçbir ülkede proje üretirken bir ajanda, koşul ve şartlar silsilesi oluşturarak hareket etmemektedir. Öte yandan projelerimizin başarıya ulaşması, bir ihtiyacı karşılaması ve fayda üretmesi amacıyla rasyonel, sonuç odaklı ve kaynakların verimli kullanılmasını saylayan bir proje yönetimi anlayışı ile hareket ediyoruz. Projelerimizi planlarken ülkelerin ihtiyaçları ve önceliklerinin esas alıyoruz. Burada iki ülke arasında imzalanan işbirliği protokolleri çerçevesinde açılan Program Koordinasyon Ofislerimiz proje yönetim sürecinde önemli bir yere sahip. Bunun yanı sıra temelde faaliyet yürüttüğümüz ülkelerdeki proje partnerlerini kabaca iki başlığa ayırabiliriz. Birincisi kamu kurumları ikincisi ise sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu iki ana partneri aynı zamanda çözüm ortaklarımız olarak da ifade edebiliriz.

 TİKA olarak bu ana proje partnerlerimiz ile görüşmeler gerçekleştiriyor, sorunlarının yanı sıra kendi çözüm önerilerini de dinliyoruz. Aynı zamanda her ülkede Program Koordinasyon Ofislerimiz aracılığıyla da öncelik ve ihtiyaç analizleri yapıyoruz. Tüm bu süreçlerin sonunda bize ulaşan talepler içerisinden projeleri, muhataplarımızla ve ülkedeki resmi ya da sivil çok çeşitli kurum ve aktörle yapılan değerlendirmeler çerçevesinde ortak bir aklı işleterek belirliyoruz.

Hangi ihtiyaçlara yönelik proje hazırladığımız sorusuna gelecek olursak. Bu konuda diğer ülkelerin teknik yardım kuruluşlarından ayrılıyoruz. Diğer ülke kuruluşları çoğu kez tek bir sektörde yoğunlaşıp, bunun dışındaki pek çok ihtiyacı görmezden gelirken; TİKA olarak biz eğitimden sağlığa, tarımdan ekonomik kalkınmaya, kültürel miras projelerinden mesleki eğitim programlarına kadar çok geniş bir alanda faaliyet yürütüyoruz. Kısaca doğumdan ölüme kadar insan hayatının ilgilendiren ve partnerlerimiz tarafından öncelikli ihtiyaç olarak bizimle paylaşılan her sektörde projeler gerçekleştiriyoruz. Bu işimizi daha da zorlaştırsa da insan hayatını ilgilendiren ve yakıcı bir sorun olarak karşımıza çıkan her talebi imkânlarımız ölçüsünde karşılamayı önemsiyoruz.

3- TİKA’nın yurt dışındaki görüntüsü nasıl, TİKA projelerinin yabancı ülkelerin Türkiye'ye bakışında bir etkisi oluyor mu?

     Bugün yurtdışına çıktığınızda TİKA’nın Türkiye olduğunu, belki Türkiye iç kamuoyundan daha fazla bu ülkelerde tanındığını ve hızla büyüyen Yeni Türkiye imajını güçlendirdiğini görürsünüz. Özellikle son yıllardaki siyasi istikrara bağlı olarak ülkemizin ekonomik alanda göstermiş olduğu büyük başarı ve dünyanın 16. büyük ekonomisi haline gelmesi TİKA’nın da büyümesi sonucunu ortaya çıkarmıştır.

     TİKA olarak gittiğimiz her yerde, yeni ofis açtığımız her ülkede bize yöneltilen soru neden geldiniz değil, neden geç kaldınız şeklinde oluyor. Bundan 4 yıl önce Kosova’nın Dragaş bölgesinde bir Boşnak köyüne proje çalışmaları için arkadaşlarımızın yolu düştüğünde 90 yaşında bir Boşnak amcanın hatırında kalan kırık dökük Türkçesiyle bize söylediği şey “1912’den beri sizi bekliyoruz nerede kaldınız!”dır. Bugün hala kolonyal geçmişin derin travmatik izlerini taşıyan ve bu kanlı geçmişin bir sonucu olarak hala krizler ve yoksullukla mücadele eden Afrika’da, onlarca ülke TİKA’nın kendi ülkelerinde ofis açmasını istiyor. Bu talepler Uzak Asya’dan Latin Amerika’ya kadar uzanmaktadır.  Bu ilgi, sadece TİKA’nın ortaya koyduğu performansın, oluşturduğu güven ve elde ettiği başarılarının bir sonucu olarak görülmemeli. Aslında bu ilgi; temelde aşkla ve irfanla yıkanmış bu toprakların, bu aziz milletin, bin yılı aşkın bir süredir tarihin en zorlu zamanlarında dahi ortaya koyduğu ve gönüllerden silinmeyen mümtaz ve aziz hatırasının bir sonucudur. Bizler bu aziz hatıranın ve Türkiye’nin dünya için taşıdığı değerin farkında olarak hizmet etmeye gayret ediyoruz.

4- TİKA'nın bir de restorasyon çalışmaları var. Tarihi mirasımıza sahip çıkılması noktasında neler yapıyorsunuz? Bu restorasyon çalışmalarında nasıl bir yol izliyorsunuz?

    TİKA’nın ana ilgili alanındaki konulardan birisi de Ortak Kültür Mirasımızın Korunmasıdır. Başta Balkanlar coğrafyasında olmak üzere dünya üzerinde çok sayıda Osmanlı dönemine ait tarihi eser bulunmaktadır. Ortak kültürümüze ait dini ve sivil mimariyi içeren tarihi eserler, bulunduğu ülkelerde bugüne kadar ne yazık ki ilgisizlik ve ekonomik yetersizlikler gibi nedenlerle kendi kaderine terkedilmişti. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin geri çekilmesinin ardından özellikle Balkanlarda ortaya çıkan yeni siyasi yapıların, ortak kültür mirasımızın yok edilmesi veya fonksiyonlarının değiştirilmesine ilişkin yürüttükleri kültür politikaları günümüzde mevcut olandan daha fazla tarihi eserin yok olmasına neden olmuştur.  

TİKA’nın restorasyon projeleri; yüzyıllardır birçok olumsuzluğa rağmen tüm ihtişamıyla bugüne kadar gelmeyi başaran ve insanlığın ortak mirası olan bu eserlerin, geleceğe taşınmasını amaçlamaktadır. Osmanlı dönemine ait tarihi eserler; Türkiye ile bu eserlerin bulunduğu ülkelerin ne kadar köklü ve derin bir ilişkisinin olduğunun ve bu birlikteliğin insanlığın ortak hafızası ve mirasına ne derece zarif ve güçlü bir katkı sağladığının eşsiz örneklerini oluşturmaktadır.

Bugüne kadar yürüttüğümüz restorasyon projelerinin en somut sonuçlarından bir tanesi bu eserlerin bulunduğu ülkelerin kendi kültürel ve kadim geleneği ile yeniden ilişki kurmasını ve bu meyanda yeniden bir özgüven kazanmasını sağlamasıdır. Biz sadece eski, yıkılmaya yüz tutmuş bir mimari eseri değil, bu eserin devamı olan gayri maddi kültür varlığını da ihya ediyoruz. Modern dünyanın yalnızlaştıran, bencilleştiren hayat formlarına inat; onarılan bir çeşmeyle su medeniyeti geleneğini, bir külliyenin restorasyonu ile paylaşmayı esas alan, insanın Allah’la, insanla ve tabiatla bağını yeniden güçlendiren bir medeniyet birikimini ve hayatın içerisinde olan, tabi bir ilişki biçimini de ihya etmiş oluyoruz.          

Tayland’ın başkenti Bangkok’ta Abdülhamit Han’ın gönderdiği Osmanlı arması bulunan Bang Uthit Cami’nden, Birinci Cihan Harbinde şehit olan askerlerimizin ebedi istirahatgahlarından biri olan Myanmar’daki Türk Şehitliğine, Afganistan’ın Belh şehrinde Mevlana’nın babası  Bahauddin Veled’in ders verdiği medreseden, Müslümanların ilk hicretinin adresi olan Etiyopya’daki Necaşi Hazretlerinin ve Sahabelerin Türbelerine, Anadolu’nun kapılarını Türklere açan büyük komutan Alparslan’ın Türkmenistan’daki türbesinin bulunması ve yeniden ihya edilmesinden, Kudüs Harem-i Şerif'teki Kübbet-üs Sahra’nın aleminin değiştirilmesine, romanlara konu olmuş Bosna’daki Drina köprüsünden, Makedonya’da Gazi Mustafa Kemal’in babasının doğduğu Ali Rıza Efendi Anı Evi’ne, milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un baba ocağı Kosova’daki Mehmet Akif Ersoy Cami’nden, Macaristan’daki Gül Baba Türbesine, Cezayir’deki Keçiova Camine kadar daha burada sayamayacağım onlarca eserimizin TİKA tarafından restore edilmiş veyahut edilmeye devam etmektedir.

5-Geçtiğimiz günlerde SGK ile bir işbirliği protokolü imzaladınız. Protokol neleri kapsıyor, hangi projelerde işbirliği planlandı?

SGK ve TİKA Arasında İmzalanan İşbirliği Protokolü Ayrı Bir Öneme Sahip

TİKA olarak ülkemizin birçok güzide kurum ve kuruluşu ile imzalanan işbirliği protokolleri sayesinde farklı ülkelerde başarılı proje ve faaliyetler gerçekleştirdik. Şunu ne yazık ki üzücü bir gerçek olarak biliyoruz ki, Başkanlığımızın faaliyet yürüttüğü pek çok ülkede sosyal devlet anlayışı çeşitli sebeplerle gelişmemiş ve bu ülkelerin vatandaşlarına sunabilecekleri sosyal güvenlik ve sigorta hizmetleri ya iyi çalışmamaktadır ya da hiç verilememektedir.

Böyle bir tablo göz önünde tutulduğunda Sosyal Güvenlik Kurumumuz ve TİKA arasında imzalanan işbirliği protokolünün ayrı bir öneminin olduğunu söylemek gerek. Protokol; Sosyal Güvenlik’in her alanında, başta sağlık ve yaşlılık olmak daha pek çok konuda, Türkiye’de ya da yerinde eğitimler vermeyi ve bu sayede insan kaynaklarının ve kurumsal kapasitelerin artırılmasını hedefliyor. Protokol kapsamında planlanacak eğitimlerle; ülkemizin bu anlamda ortaya koyduğu gelişimin, Sosyal Güvenlik Kurumumuzun gerçekleştirmiş olduğu reform ve başarılı uygulamaların, birçok ülkeyle paylaşılacağını düşünüyorum.

6-Son olarak TİKA’nın gelecekteki hedefi nedir? Buna dair değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? 

Bugün başta komşularımız olmak üzere yakın coğrafyamızda ve dünya genelinde yeni kriz bölgeleri ortaya çıkmakta ve dünyanın birçok yerinde yeni stres odakları oluşmaktadır. Öte yandan yanı başımızda Suriye ve Irak’ta yaşanan savaş, Filistinlilerin nerede ise yüzyıla dayanan dramı ve Gazze’ye uygulanan ablukalar, Afrika’da dönem dönem daha akut hale gelen açlık ve kıtlık tehlikesi, Afganistan’dan Bosna’ya kadar savaş sonrasında sosyal dengesini yitirmiş toplumsal yapılar ve daha birçok sorunla karşı karşıyayız. Bunlara faaliyet yürüttüğümüz pek çok ülkedeki siyasi ve ekonomik kırılgan yapılar eklendiğinde karşımıza çok iç açıcı bir tablo çıkmamaktadır. Bu durum TİKA’nın sorumluluklarını artırdığı ölçüde çalışma azmini artırmaktadır. Bu nedenlerle TİKA olarak ülkelerin ihtiyaçlarına yönelik projeler yaparken önümüzdeki dönemde yukarıda ifade ettiğim olumsuzluklar göz önünde tutularak yeni sosyal, ekonomik ve toplumsal sorunların çıkmasını önleyici kalkınma projeleri de üretmeyi önemli buluyoruz. Ayrıca sektörel ölçekte proje çeşitliliğimizi artırırken; kültürel miras, istihdam yaratılması, işsizlikle mücadele, meslek edindirme, temel eğitim ve sağlık imkânlarına erişim, insan kaynaklarının geliştirilmesi ve kurumsal kapasitelerin artırılması alanlarında da projeler üretmeye devam edeceğiz.

SGK Vizyon Temmuz-Ağustos-Eylül 2015 sayısında yer almıştır.

Sonraki Haber

Lübnan Başbakanı Salam, “Türkiye Bizim Büyük Abimiz, Kardeşimizdir”

Çeşitli temaslarda ve açılışlarda bulunmak üzere Lübnan’a çalışma ziyaretinde bulunanTürk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Başkan Yardımcısı Süreyya Polat ve beraberindeki heyet Lübnan Başbakanı Tammam Salam tarafından kabul edildi.   TİKA, Lübnan’da gerçekleştirdiği projelerle faaliyetlerine...